12 Kasım 2012 Pazartesi

Leyla' nın Evi..


Boğaziçi nde yalıda Osmanlı torunu olarak doğan Leyla hanım,  bir gün tüm hatıralarını bir valizde toplayıp, kendisini sokağa atılmış bulur..  Leyla  hanım Osmanlı kültürü ile yetiştirilmiş, yalının bahçesinin dışarısı onun için apayrı bir dünya olduğundan ne yapacağını bilememiştir. Valizinin üzerinde yalısını tekrar nasıl geri alırım düşüncesi ile geçirdiği vakit süresince mahallelinin ısrarlarına direnmiş fakat çocukluğu elinde geçen gazeteci Yusuf un ısrarlarına karşı koyamamıştır.  Yusuf un evine yani Cihangir e geldiğinde artık çok farklı bir kültür ve hayat onu beklemektedir. Yusuf sevgilisi Roxy ile birlikte yaşamaktadır. Roxy Almanya dan gelmiş hip-hop müzik yapmaktadır. Ve Leyla hanımın eve gelmesi Roxy nin pek hoşuna gitmez. Bir çok yabancı dil ve müzik dersi almış Leyla hanımın  belki Roxy ile bir yerlede notaları kesişir, kim bilir?
Yalının yeni sahibi Ömer Cevheroğlu ise bir asilzade değil, dört kuşaktır konaklarda hizmetkarlık yapan bir aileden gelen Ali Yekta Bey in  oğludur. Babası Ali Yekta Bey yalı kültürünü tam anlamıyla yaşamış ve aynı kültür ile yaşamını sürdürmeye çalışmıştır. Ömer, ayrıcalıklı yetiştirildiğinden o bir uşak değil yalı sahibi olması gerekiyordu babası için. Ve öyle de olur. Ancak eş olarak seçtiği kadın aynı kültüre sahib olmadığından babası bu evliliği onaylamasa da karşı koyamaz.  Ve Leyla hanımın yalıdan atılmasına , yalının eski sahibinin hatıralarına sahip çıkılmamasına eşi Necla hanım neden olur. Bosnalılar yalısı  Cevheroğlu ailesinin hayatına nasıl bir iz bırakır, kim bilir?
Farklı kültürlerden gelen bu insanların hayatları kimini olumsuz ve sonu azim olarak etkilese de kimisinin ise hayatını olumlu değiştireceği bir zamana akar..
Leyla nın Evi ,  insanoğlunun kimliği ne olursa olsun yaşadığı olaya ve kişilere göre nasıl değişeceğini anlatmaya çalışır.  Severek okuyacağınıza inandığım romanın sonu buruk bitse de ‘’ Leyla nın Evi Leyla ya’’ kalır ama hangi Leyla ya.. ?

Leyla nın Evi
Zülfü Livaneli
Doğan Kitap

9 Kasım 2012 Cuma

Gül Limanı Oteli..


                                                

GÜL  LİMANI OTELİ

DEBBIE MACOMBER severek okuduğum yazarlardan bir tanesi. Hemen her kitabını okuduğum DEBBIE MACOMBER yine sade ve yalın anlatımı ile okuyucuyu yormadan hiç tanımadığın insanların hayat hikâyeleri ile okuyucuyu  kısacık bir yolculuğa sürüklüyor. Yazarın daha önceki romanlarında da olduğu gibi yine bir güçlü kadın karakter başrolde.. Ve bu ; benim bu yazarın romanlarını okumama neden olan unsurlardan bir tanesi diyebilirim..
Gül Limanı Oteli, Jo Marie  ROSE  Sedir Koyuna gelerek hayatına dair yeni bir başlangıç yaptığı otelin adıdır. Asker olan kocasının görev esnasında uçağının düşerek hayatını kaybetmesinden dolayı Jo Marie ye bir miktar para kalmaktadır.  Kocasının ölüm acısını atlatmaya çalışan genç kadın Sedir Koyunda bir otel satın alır ve adını değiştirerek eşinin soyadını otele verir. 
Sedir Koyun daki   yaşayan  esnaf, otel, konuklar Jo Marie nin hayatında beklenmedik değişikliklere yol açmaktadır. Otelin ilk konukları, Josh ve Abby dir.  Her ikisi de Sedir Koyuna gelmekten pek memnun değillerdir. 
Josh ;  Sedir Koyuna geri geleceğini hiçbir zaman düşünmemiştir.  Daha önce annesi, üvey babası ve üvey kardeşi ile birlikte burada birlikte yaşamış olan Josh, bu kez annesini kaybettikten sonra kazada kendi oğlunu da kaybeden üvey babasının hastalanması sebebiyle Sedir Koyuna gelir ve geçmişi ile tekrar yüzleşir.  Bu Josh için hiç de kolay olmayacaktır. Çünkü üvey babası,   Josh un gelmesinden hiç hoşlanmamıştır.
Otelin bir diğer konuğu Abby; Sedir Koyunu çok sevdiği arkadaşının ölümünden sorumlu tutulmasından dolayı  terk etmiştir.  Çünkü kendide böyle hissetmektedir. Tekrar dönmesinin nedeni ise abisinin, Abby i  düğün törenine davet etmesidir.  Buraya isteksiz gelen Abby  düğün törenine katılmadan Sedir Koyunu tekrar terk etmek ister. Ancak eski arkadaşlarıyla karşılaşması Abby biraz rahatlatmış ve geçmiş ile yüzleşmesine sebep olmuştur.
Gül Limanı Oteli ni soluksuz okuyabileceğinizi düşünüyorum.  Mutsuz görünen karakterlerin nasılda değişeceğini okuyup, keyif alacağınıza eminim..

GÜL LİMANI OTELİ
DEBBIEE MACOMBER
Çeviri : Filiz Karaman

12 Eylül 2012 Çarşamba

TATİL BOYUNCA BİZİ ÇEKEN KİTAPÇILAR..

Tatil boyunca okurum diye kenara ayırdığım kitaplarımın kapağını açma fırsatı bile bulamadım.. Ancak tatilden  bir çok kitapla geri döndüm.. Herkes gibi gittiğim yerleri anımsatan ya da şurdan almıştım diyebileceğim buzdolabı magnetlerimin yanı sıra benim birde kitap alma hastalığım var. Bu kez Büyük Ada dan , Bakırköy den, Şişli den aldığım kitaplar ile geri döndüm.. Ehh birde kitapçıların önünden geçerken elimden geldiğince ya da sevgilim elimi kolumu çekiştirmeden çekebildiğim bir kaç kitapçı fotoğrafı paylaşmak istiyorum..


Kadıköy 'de benim çok beğendiğim ancak sabırsız sevgilim yüzünden adını çekemediğim kitapçı ;)


İstiklal caddesi nde ki kitapçı. Görüntüden de anlayacağınız gibi gece ve kalabalık olduğundan net değil.. Ve bu cadde üzerinde bir çok kitapçıya da rastlanılabilinir..



Bu kitapçı da pek görünülür olmasa da ben size biraz bahsedeyim.. Büyük Ada iskelesinden hemen indiğinizde sizi karşılıyor. Ya da benim dikkatimi çeken kitap olduğundan, beni de karşılamış olabilir :) Ve tahmin ediyorum ki adanın tek kitapçısıda burası..


Ada da vakit geçirmek ve Aya Yorgi ye çıkmak isterseniz eğer,  yokuş yukarı çıkarken Açık Hava Felsefe kütüphanesiyle karşılaşıyorsunuz. Burda öncesinde bir ses dikkatinizi çekiyor yaklaştıkça yerde taşlar arasında inci gibi dizili kitapları görüyorsunuz. ARGUS LİBERTUS adlı kişi (kendisinden sadece Marmara Üniversitesi mezunu olduğu ve ada üzerine bir tez hazırladığı bilgisini aldım. Ancak internetten baktığımda da pek bir bilgiye rastlayamadım.. ) Gitar eşliğinde şarkısını mırıldanırken bir yandan da BÜYÜK ADA nın Cumhuriyet döneminde iktisadi ve sosyal tarihi adlı kendi tezinden oluşan kitabını satmakta. Eh birde şiir kitabı çıkarmış o da satılanlar arasında. Ancak benim ilgimi şiirden çok ada çektiğinden ve kitaplara veilen paraya da hiç acımadığımdan gözüm kapalı aldım.. İlerleyen saatlerde de sahilde otururken kitaba göz attığımızda gülümsemedikte değil hani :)) neyse..


Kitabını da imzaladı ayrıca ordan yolu geçip kendisiyle sohbet edenlerin fotoğrafını çekiyor. Bir daha ki seferde orda yer alan albümde görebileceğimizi söyledi.. Umarım bir kez daha oraya yolumuz düşer...



Kitabımızda ; ada ile ilgili merak ettiklerimizi okuyup , RAFLARIN ARASINA kaldıkdık..

29 Ağustos 2012 Çarşamba

İNCİR KUŞLARI

Bugüne kadar okuduğum beni böyle derinden etkileyen bir kitap olmadı diyebilirim.. İncir Kuşlarını Serenad tan sonra okudum.. Belkide bu biraz etken oldu. Fakat konular ne kadar farklı olsada aşk kısmı her iki kitapta da derinden işlenmiş...

Kitaba başladığımda kitap beni çoktan sarmıştı. Ama şuna da söylemek isterim ki olaylar ilerlediğinde yarıda bırakıp okumak istemediğimde oldu.. Çünkü çok zalimce olayların yaşandığı bir savaş işlenmişti. Ve bu kitapta yaşanan olayların gerçeklere dayandığını düşündüğünüzde okuduklarınıza inanamıyorsunuz. Evet bu savaş Boşnakların ve Sırpların arasındaydı..

Savaşın ortasında kalan aşk ; kimbilir savaş ile nasıl beslenmişti ?

İncir Kuşları ; okumanızı isterim.. Benim gibi başlayıp bi çok kez bırakmak isteyeceksiniz. Ama sonunu merak edip sırf olumlu bir şey aramak uğruna bir  bakmışsınız ki kitap bitmiş..


Arka Kapak

Sinan Akyüz'den Yüreğinize Dokunacak Bir Kitap!

Boşnak Kızın Bir Solukta Okunan Gerçek Hikâyesi...

Çok satan romanlarıyla tanınan ve geniş okur kitlesine sahip yazar Sinan Akyüz yine ses getirecek son kitabıyla okurlarını selamlıyor. Alfa Yayınları'ndan çıkan İncir Kuşları'nda yazar, Bosnalı bir genç kız olan Suada'nın gerçek yaşamından yola çıkıyor. Okuru savaşın ve aşkın yakıcı gücüne tanıklığa davet ediyor.

Bosna tüm bilinmeyenleriyle ilk kez Sinan Akyüz kalemiyle yazıldı...

Sinan Akyüz dünyanın seyirci kaldığı bir soykırımı Suada'nın öyküsüyle yeniden gündeme getiriyor. Yakın tarihi edebiyatla buluşturan yazar, aşkın içinde "savaşı ve şiddeti", savaşın içinde de "aşkı ve inancı" ustalıkla harmanlıyor. Bu romanla Bosna Savaşı'nın bilinmeyen bambaşka bir yüzü gün ışığına çıkarken; kitap okuyucusuna sürpriz bir sonla veda ediyor.

Aynı ırktan geliyorlardı. Aynı dili konuşuyorlardı. Bir tek dinleri farklıydı. Biri Müslüman Boşnak genci, diğeri ise Hıristiyan Sırp'tı. İkisi de konservatuardaki aynı Boşnak kızına âşık olmuşlardı. Ve bir gün bu iki genç, güzeller güzeli Suada'ya aşklarını ilan ettiler. Ancak gençlerden biri aşkına karşılık bulmuş, diğeri ise "Kalbimde iki kişiye yer yok" cevabını almıştı.

Takvim yaprakları 6 Nisan 1992'yi gösterirken bir bomba düştü beyaz zambakların açtığı yüreklere... Suada patlak veren savaşın estirdiği rüzgârda âdeta savrulan bir yaprak gibiydi. Savruldu, savruldu, savruldu.. Sonra da kader onu bir zamanlar 'hayır' dediği genç adamın eline esir düşürdü. Genç adam, o gün ela gözlü çöl ahusuna bakmış "Kader bizi ne inanılmaz bir şekilde birleştirdi, görüyor musun Suada?" demişti.

Modern zamanlarda Avrupa'da yaşanmış bir soykırımda, kadere inananların romanıdır İncir Kuşları...
alıntı

Yazar:Sinan Akyüz

Sayfa Sayısı: 328
Baskı Yılı: 2012
Dili: Türkçe
Yayınevi: Alfa Yayıncılık

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Yazar Serkan KOKTAY söyleşi ile RAFLARIN ARASINDAN da !!!






Son günlerde kitap bloglarında veya kitap alışveriş sitelerinde sıkça karşıma çıkan , olumlu bir çok yorum yapılmış SALÇALI EKMEK in yazarı Serkan KOKTAY ile tanışma fırsatı yakaladım.. Ve bunu nasıl değerlendirip arkadaşlarım ile paylaşabilirim diye düşünürken, bir çok kitap okumayı seven arkadaşlarımında merak ettiği konulara değinmek üzere beni kırmayıp RAFLARIN ARASINDAN a kısacık ve sıcacık sohbeti ile konuk oldu...




Serkan Bey mesleğinize biraz uzakta olsa yazarlık sizin hayatınızın neresinde ?
Aslında her anında yazarlık benim hayatımda yer etmiştir. Ancak mesleğimin hayatımı maratonlaştırması beni yazmaya cesaretlendirdi.  Bir süre sonra sadece bir şeyler karalamak adına başladığım anılarımı bir çok kıymetli ve fikrilerine güvendiğim dostlarım ile paylaştığımda kesinlikle bunu kitaba çevirmemi istediler. Ve bende bu olumlu desteklerle SALÇALI EKMEK i bir çok kişiyle paylaşmak istedim..

Belki kitabın ilk çıktığı andan itibaren size sürekli gelen soru NEDEN SALÇALI EKMEK ?
Neden; çünkü her insan muhakkak Salçalı Ekmek yemiştir. Ve çocukluğunda ki anılarda Salçalı Ekmek tadındadır. J (Deyip gülüşüyoruz )  Ve bir okuyucumun yorumunu  paylaşmak isterim . Okuyucularımdan salçalı ekmek fotoğrafı gönderip baktıkça kitabımı hatırladığı hatta kitap bittikten sonra oturup o günler adına salçalı ekmek yiyenler bile olduğunu okuyorum yorumlarından..

Çok geniş bir okuyucu kitlesine sahip olan ve benimde en sevdiğim yazarlardan biri olan Ayşe Kulin nin  sevdiğiniz yazar olduğunu okudum.. Neden Ayşe KULİN ?
Çünkü Ayşe Kulin okuyucusunu yormadan, anlatmak istediğini bir çırpıda dolandırmadan kağıda döken yalın bir anlatıma sahip.. Özellikle Ayşe Kulin nin biyografilerini zevkle okuyorum.. 

SALÇALI EKMEK ten söz etmek istiyorum.. Kitap ile ilgili size gelen tepkiler nasıl?
Aslında beklediğim tepkileri alıyorum diyebilirim. Kitabımın taslak aşamasında çok değerleri gazeteci arkadaşlarımın da fikirlerinden  bu sonuçları doğuracağına inanıyordum. Ve gelen tepkiler çok olumlu. Hatta kitabı okuyup ağlayanlar, gülerken ağlayanlar olduğu gibi tepkiler alıyorum.. Bunu yapmak  (ağlatmak) istemezdim J (orda gülüyoruz) Kitaptaki karakterlerin şimdi neler yaptığı gibi sorular geliyor. Bunlarda okuyucularımın hayal gücüne kalmış J) diyorum.

Peki İkinci Kitap gelecek mi?  Yoksa SALÇALI EKMEK in tadına daha varacak mıyız?
Kesinlikle ikinci kitap gelecek.. Şuan konu belli ancak taslak aşamasında yani SALÇALI EKMEK in tadı damağımızda kalacak.. İkinci kitap da  bambaşka konu işlenecek ve okuyucuya ulaşacak..

Yazarlık ile ilgili hedefiniz nedir ?
Çok iddalı değilim. Fakat güzel şeyler yapacağıma inanıyorum. Yazmayı seviyorum. Şuan için sadece keyif aldığım için yazıyorum. Çünkü aynı zamanda farklı sektörde de yer alıyorum. Dolayısıyla vaktimin çoğunu kitap yazmaya ayırabilirsem  para kazanmayı hedefleyebilirim..

Tekrar SALÇALI EKMEK ‘ e dönmek istiyorum..  SALÇALI EKMEK ile aile kavramını çok çarpıcı bir şekilde ele almışsınız.. Özellikle her ailenin kendilerine öz hikayelerinden  söz ederek.. Peki ailenizden ya da yakın akrabalarınızdan nasıl tepkiler aldınız ?
(Gülümsüyor) Aslında tatlı tatlı kızanlarda olmadı değil (şaka tabiî ki )ama herkesten çok olumlu tepkiler alıyorum. Göz yaşlarına boğulanlar o günlere gidip gülerken ağlayanlar da var.

SALÇALI EKMEK ‘ te sizi en çok etkileyen neydi ?
Salçalı ekmekte beni en çok etkileyen yaşanmışlıkların olması. Şimdi düşünüyorum da yaşanan büyük acılar yaşanan küçük sevinçlerin bile değerlerinin sonsuz boyutta olması. O günleri özlüyorum. Geçip gittiklerini bildiğim halde yinede özlüyorum...




Bu sıcak söyleşiden sonra kitabı imzalatıp, günün anısı olarak RAFLARIN ARASI na kaldırıyorum..
Teşekkürler, sevgiler ve başarılar Serkan KOKTAY..








Sinan AKYÜZ den İNCİR KUŞLARI



Seranad ın ardından okunabilceğine ianandığım bir kitap.. Konular tam örtüşmese de Seranad taki üç kadına (NADİA- AYŞE-MARİ) benzer hayat hikayesi olduğunu düşündüğüm Boşnak kızı ... Bakalım kitabı okuduktan sonra yanılıp yanılmadığımı paylaşacağım..

Arka Kapak

Sinan Akyüz'den Yüreğinize Dokunacak Bir Kitap!

Boşnak Kızın Bir Solukta Okunan Gerçek Hikâyesi...

Çok satan romanlarıyla tanınan ve geniş okur kitlesine sahip yazar Sinan Akyüz yine ses getirecek son kitabıyla okurlarını selamlıyor. Alfa Yayınları'ndan çıkan İncir Kuşları'nda yazar, Bosnalı bir genç kız olan Suada'nın gerçek yaşamından yola çıkıyor. Okuru savaşın ve aşkın yakıcı gücüne tanıklığa davet ediyor.

Bosna tüm bilinmeyenleriyle ilk kez Sinan Akyüz kalemiyle yazıldı...

Sinan Akyüz dünyanın seyirci kaldığı bir soykırımı Suada'nın öyküsüyle yeniden gündeme getiriyor. Yakın tarihi edebiyatla buluşturan yazar, aşkın içinde "savaşı ve şiddeti", savaşın içinde de "aşkı ve inancı" ustalıkla harmanlıyor. Bu romanla Bosna Savaşı'nın bilinmeyen bambaşka bir yüzü gün ışığına çıkarken; kitap okuyucusuna sürpriz bir sonla veda ediyor.

Aynı ırktan geliyorlardı. Aynı dili konuşuyorlardı. Bir tek dinleri farklıydı. Biri Müslüman Boşnak genci, diğeri ise Hıristiyan Sırp'tı. İkisi de konservatuardaki aynı Boşnak kızına âşık olmuşlardı. Ve bir gün bu iki genç, güzeller güzeli Suada'ya aşklarını ilan ettiler. Ancak gençlerden biri aşkına karşılık bulmuş, diğeri ise "Kalbimde iki kişiye yer yok" cevabını almıştı.

Takvim yaprakları 6 Nisan 1992'yi gösterirken bir bomba düştü beyaz zambakların açtığı yüreklere... Suada patlak veren savaşın estirdiği rüzgârda âdeta savrulan bir yaprak gibiydi. Savruldu, savruldu, savruldu.. Sonra da kader onu bir zamanlar 'hayır' dediği genç adamın eline esir düşürdü. Genç adam, o gün ela gözlü çöl ahusuna bakmış "Kader bizi ne inanılmaz bir şekilde birleştirdi, görüyor musun Suada?" demişti.

Modern zamanlarda Avrupa'da yaşanmış bir soykırımda, kadere inananların romanıdır İncir Kuşları...


Yazar:Sinan Akyüz

Sayfa Sayısı: 328
Baskı Yılı: 2012
Dili: Türkçe
Yayınevi: Alfa Yayıncılık


24 Ağustos 2012 Cuma

SERENAD



Roman ;

2001 yılının Şubat ayında İstanbul Üniversitesi nde Halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran nın tek düze hayatını bir anda değiştireceği , ABD den gelen Alman asıllı PROF. Maximilian Wagner e İstanbul da kaldığı sürece eşlik etmesiyle başlar..

Maya Duran (36) aynı zamanda  eşinden ayrılmış ve Kerem adlı oğlu ile yaşamaktadır. Bu görev eski eşi ve oğlunuda etkileyecek olaylara neden olacaktır..

PROF. Maximilian Wagner (87) ise 1930 lu yıllarda İstanbul Üniversites nde hocalık yapmış ve Üniversite nin daveti üzerine tekrar İstanbul a gelmiştir. 59 yıl önceki olaylarda avuçlarından akıp gidep buruk bir aşk hikayesinin baş kahramanı eşi NADİA ya ya son kez veda etmek istemiştir.

Havalanında Prof. beklerken aklından geçen bir yığın sıkıcı günlerin onu kendi ailesindeki bilinmeyenlere götüreceğini bilemez. Profesör ile ilk karşılaştığı andan itibaren herşey değişmeye başlar.. Çünkü Profesörün İstanbul da olmasından memnun olmayanlarda vardır. Ve birgün istihbarat görevlileri üniversiteye Maya yı ziyarete gelmesi ile Maya nın kafası karışır ve tüm olanları araştırmaya başlar...

Maya birgün Profesörü isteği üzerine Şile ye götürür. Ve burda Profesörün geçmişi ile kalmaz kendi hayatına ilişkin bir takım sırları öğrenmeye başlar..

Bence kitap ; büyük ölçüde dünya tarihi , dokunaklı bir aşk hikayesine ve biraz da olsa müzik ile süslenmiş harika bir roman haline getirilmiş konuları içeriyor.. Kitap hakkında çok fazla konuya değinmek istemiyorum.. Okuduktan sonra geçmişle ilgili olayları okuduğunuzda daha çok araştırmak isteyecek ve bu olaylar adına yazılmış diğer kitapları okumak isteyeceğinize eminim..




Gelelim benim için bu muhteşem kitabın yazarı Zülfü LİVANELİ ye.. Kalemine, yüreğine ve hislerine sağlık..